Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Bu kıymetli programı tertip eden İstanbul Antik Sanat’a ve koleksiyonun sahibi Mehmet Çebi kardeşime, ayrıca sergide emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. İstanbul’umuzun tüm ihtişamıyla tabloları süslediği bu anlamlı sergiyi teşrif eden fikir, kültür ve sanat insanlarımıza yürekten teşekkür ediyorum.
Burada sergilenen resimlerini bizlere emanet ederek 3 yıl önce aramızdan ayrılan büyük usta Sayın Ayhan Türker’i de rahmetle yad ediyorum. Cenabı Allah, ruhunu şad, mekanını inşallah cennet eylesin.
İstanbul’da yaşayan sanatseverler, 16 Eylül’e kadar büyük emek verilen bu sergiyi zaten ziyaret edeceklerdir. Diğer illerimizdeki İstanbul aşıklarının da bu sanat şölenini bizzat yerinde gelip göreceklerine inanıyorum.
Sanata ve İstanbul’a gönül veren tüm kardeşlerimi sergiyi ziyaret etmeye davet ediyorum.
Evvelemirde şu hakikatin altını çizmemiz gerektiği kanaatindeyim. Bin yıldır üzerinde özgürce yaşadığımız, inşallah kıyamete kadar da milletimizin anayurdu olacak bu aziz topraklar, dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapmıştır.
Bu medeniyetler; felsefeden mimariye, bilimden sanata, siyasetten hukuka hemen her alanda tüm ürünlerini önce bu coğrafyada vermiştir. Anadolu’da üretilen eserler, burada oluşan değerler, asırlar boyunca halka halka önce etrafına ardından tüm cihana yayılmıştır.
Bin yıllara sari bu sürece biz de millet olarak son derece önemli katkılar yaptık. İnancımızla, dilimizle, geleneğimizle, motiflerimizle, ilmi ve kültürel hazinemizle insanlığa pek çok değer kazandırdık.
Kimliğimizi teşkil eden, ruh köklerimizi besleyen ne kadar unsur varsa hepsini de sanatımıza ve eserlerimize yansıtmayı, aktarmayı, derç etmeyi başardık.
Şiirimizle, müziğimizle, mimari eserlerimiz ve kültür varlıklarımızla sanatın her şubesinde yalnızca Anadolu’da değil, gönül coğrafyamızın dört bir yanında adeta yıldız gibi parladık. Şurası bir gerçek ki, bu yıldızların en göz kamaştıranı İstanbul’dur.
İstanbul’umuz, kutlu fethin ilk günlerinden itibaren tarih ve medeniyet teknemizde yoğurduğumuz sanat hamurunun mayasını oluşturdu.
Seçkin ve zengin mimarisiyle, tarihi ve kültürel derinliğiyle İstanbul, sanat eserlerimizin adeta serlevhası olmuştur. Görenleri kendine hayran bırakan bu güzel şehrin sokakları, meydanları, camileri, çeşmeleri, tepeleri ve daha nicesi şiirlerimiz, romanlarımız ve türkülerimizle birlikte tuvallerimizi de süslemiştir.
Bütün medeniyetlerin mirası, milletimizin bin yıllık mührü ile mühürlenmiş, burada İstanbul’da muhafaza altına alınmıştır. İstanbul, medeniyet demektir. Tarih demektir. İlim ve sanat demektir. Bu şehir, üç kıtada hutbelerin adına okunduğu şehirdir.
Bu şehir, kutsal emanetlere ev sahipliği yapan bir şehirdir. İstanbul, 86 milyon vatandaşımızla birlikte Türk-İslam coğrafyasının ortak değeri, ortak zenginliğidir.
Asya’dan Amerika’ya, Afrika’dan Avrupa’ya birçok kıtada bulundum. Dünyanın yüzlerce şehrini farklı vesilelerle ziyaret ettim. Ama tarihiyle, tabiatıyla, maneviyatıyla her metrekaresine nakış nakış işlenmiş güzellikleriyle İstanbul gibisini başka hiçbir yerde görmedim.
Gözlerimi dünyaya bu şehirde açmaktan, bu şehirde büyümekten, bu aziz şehre hizmet etmekten daima şeref duydum. 4,5 yıl boyunca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, ardından Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak 28 yıldır İstanbul’a ve İstanbullu hemşehrilerimize aşkla hizmet etmenin onurunu yaşıyorum.
Marmaray’ından Avrasya Tüneli’ne, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden Büyük Çamlıca Camii’ne, İstanbul Havalimanı’ndan Atatürk Kültür Merkezi’ne, Ayasofya-i Kebir Camii’nin tekrar ibadete açılmasından Rami Kütüphanesi ve nicesine İstanbul’da inşallah ilerde hep hayırla yad edilecek kalıcı izler ve eserler bırakmanın bahtiyarlığı içindeyim.
İstanbul için hiçbir zaman yaptıklarımızla yetinmedik, yetinmeyeceğiz. Allah, ömür ve imkan verdikçe İstanbul’un ve İstanbulluların hizmetinde olmaya devam edeceğiz.
Bu can, bu tende olduğu müddetçe İstanbul’a olan sevdamız bitmeyecek. Dünya güzeli İstanbul’un hizmetkarı olmayı son nefesine kadar bir övünç madalyası olarak göğsümde büyük bir iftiharla taşıyacağım.
Bundan 30 sene önce olduğu gibi bugün de İstanbul’dan aldığımız ilhamla bu şehre layık olabilmenin şuuruyla Fatih Sultan Mehmet’in emanetine sahip çıkmanın sorumluluğuyla hareket ediyoruz.
Gazze’den Suriye’ye, Somali’den Sudan’a, Kafkasya’dan Balkanlara nerede varsak orada İstanbullu olmanın hakkını vermeye çalışıyoruz. Çünkü mücadeleyi biz, burada öğrendik. Sabrı, dirayeti, pek etmemeyi bu şehrin sokaklarında öğrendik. Vicdanlı olmayı, şefkat ve merhametle davranmayı bize bu şehir öğretti.
İstanbul başta olmak üzere kültür ve sanat hayatımıza zenginlik katacak, bu alanda çeşitliliği artıracak her türlü projeyi teşvik ediyoruz. Özellikle resim sanatında eskiye nazaran çok daha dinamik iklime sahibiz. Bu alanda ortaya konulan çabaları takdirle karşılıyor, memnuniyetle takip ediyoruz.
Dünyadaki yenilikleri çok yakından takip eden, kendisini sürekli geliştiren, sanatında ilerleyen, derinleşen ressamlarımız, Türk resmini her geçen gün daha yukarılara taşıyor. Taklitçi, kompleksli, topluma ve öz değerlerine yabancı ürünler, artık eskisi kadar rağbet görmüyor. Bunu Türkiye’nin kültür ve sanat birikimi adına çok kıymetli buluyorum.
Şurası bir gerçek ki, kalıcı işler yapmak, yeni yollar açmak, dünya resmine imzanızı atmak istiyorsanız önce kendiniz olmak zorundasınız. Aksi takdirde mukallitlik girdabından kurtulmanız, bir adım öteye gitmeniz mümkün değildir. Bu anlamda genç ressamlarımızın, bugün aramızda bulunan büyük ustaları kendilerine örnek almalarını, onların bilgi ve tecrübelerinden faydalanmalarını çok ama çok önemli görüyorum.
Beş Ressam Bir Şehir Canım İstanbul Sergimizin düzenlemesinde emeği geçenlere bir kez daha teşekkür ediyorum. Sergimizi eserleriyle zenginleştiren ressamlarımızın her birine ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum.”
Hibya Haber Ajansı